9 Mayıs 2013 Perşembe

VIP Magazine dergisi ropörtajı / Mayıs 2013





“Hep En İyisini, En Doğrusunu Yapmak Hedefim”

Bora Can Yıldız genç ve başarılı olmasının yanı sıra girişimci bir ruha sahip, duyarlı, yenilikçi ve bir o kadar da gelecek odaklı düşünen bir iş adamı…
İş motto’su hep “en iyisini ve en doğrusunu” yapmak olan Bora Can Yıldız, mutluluğun sırrının da güzel işler yapmak olduğunu düşünüyor.
Bora Can Yıldız, Kadıköy Anadolu Lisesi mezunu. İTÜ İnşaat Mühendisliğini bitirmiş. İnşaat hep istediği bir bölümmüş. Çünkü babası yüksek mühendis aynı zamanda mimar, ablası mimar, annesi ise matematikçi olduğu için bu kültüre hep aşinâ olarak büyümüş. Bu yüzden de tercihini inşaattan yana yapmış.
Bugün EID ortaklarından biri olarak inşaat alanındaki çalı şmalarına devam eden Yıldız, aynı zamanda bir teknoloji tutkunu. Çocukluğundan beri teknolojiye çok meraklı olan Yıldız, girişimci ruhu sayesinde bu merakını işe de dönüştürmeyi başarmış. Şimdi inşaat dışında faaliyet gösteren; teknoloji, dijital prodüksiyon ve iletişim şirketleri de var. Bu şirketlerin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor Yıldız:
“Teknoloji sürekli büyüyen bir pazar ve her zaman o pazara ilgim oldu. Üniversitede öğrenci harçlıkları ile başladık, ama şu an, o alanda hatırı sayılır büyüklükte şirketlerimiz var. Ve Türkiye’den Amerika’ya, Avrupa’yadijital prodüksiyonu ve yazılım ihracatı yapan şirket olduk. Adı Intro Grubu. Niş bir pazar olan medikal prodüksiyon alanına girdik. Daha sonra ABD ve Avrupa’ya üretim yapmaya başladık. Ve kısa bir sürede dijital prodüksiyon alanında, oradaki büyük reklam şirketlerinin önemli üretimlerini Türkiye’de yapar olduk. Dijital prodüksiyon yaparken bir taraftan şirketin içinde, stant dizaynları ve üretimi yapan bir firma da kurduk. Bir de fabrika açtık ve sektörün bu bölümünde hatırı sayılır bir pazar payına ulaştık.”


Müze yapımı gibi başka bir niş alanda da faaliyetleri olduğunu dile getiren Yıldız, bu şirketlerinin güçlerini birleştirmesiyle, uluslararası alanda müze yapım işine girdiklerini de belirterek şunları ekliyor:  “Mesela Kazakistan’da 36 bin metre karelik Modern Astana Müzesini A’dan Z’ye yaptık. Ve çok ses getiren bir proje oldu. Bu sefer İngiltere ve Amerika’daki müze yapan firmalar, içeriklerini bize yaptırmaya başladılar. Türkiye’de de müzeler yaptık. Nusret Mayın Gemisi Müzesi, Mersin Kıbrıs Müzesi, şu an çok yakında açılacak olan PTT’nin müzesinin de önemli bir bölümünü gerçekleştiriyoruz. Ama diğer taraftan inşaatçılığımız da devam ediyor. Ortadoğu bölgesinde iş yapmak üzere hareket ettik. Son üç senedir Güney Irak bölgesinde faaliyete başladık” diyor.

Neden Ortadoğu’yu seçtiklerini ise şöyle anlatıyor Bora Can Yıldız:
“Özellikle Irak, tamamen yeniden yapılanmaya açık bir ülke. Biz de kimsenin gitmediği dönemde, hatta insanların kaçırıldığı dönemlerde o bölgede yer aldık. Yaptığımız işle, verdiğimiz sözleri tutarak insanların güvenini kazandık. Ve hep söylerim, en önemli iki sermayemiz vardır; birincisi insanların güvenidir, ikincisi personelimizdir. Şu anda orada dört tane hastane inşaatımız var, otel inşaatımız var. Bir hava limanı inşaatımız vardı; bitirdik. Çeşitli konut, iş merkezleri inşaatlarımız da devam ediyor. Yeni başlayacak olan bir de endüstriyel tesislerimiz, petrol tankları, boru hatları gibi inşaatlarımız da bulunuyor.”



“Dünya Devleri Sıralamasına Girmek İstiyoruz”
Aynı zamanda İstanbul Genç Girişimciler Derneği (İSGİD) yönetim kurulu üyelerinden olan Yıldız, bir 10 yıl sonra kendini nerede görmek istediğine yönelik sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor: “Ahlâken ve stratejik olarak yaptığım işle ilgili keşke böyle yapmasaydım demek istemiyorum. O yüzden yaptığım işlerin hep doğru işler olmasına dikkat ediyorum. O yolda ilerleyerek 5, 10 yıllık planlarımız var tabii ki. Ama Ortadoğu’nun yapılanması sürecinde, nasıl dünyada çok büyük şirketler var, dünya devleri var; biz de kendi şirketimizi dünya devleri sıralamasına koymak istiyoruz.”


“Ortadoğu’nun Acısına Son Vermek İsterdim”
“Ortadoğu’da ayakkabıları, yiyecek yemekleri olmayan çocuklar var. Kirli suları içiyorlar ve sırf pis su içtikleri için ölüyorlar ya da savaşlarda atılan bombaların, uranyumun radyasyon emilimi yüzünden sürekli kör çocuklar doğuyor. Bunlara birebir şahit olduğum için değiştirilmesi gereken en önemli konunun bu olması gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkelerde, Atatürk’ün vasiyetinde olduğu gibi hem modern ilkelere, hem de manevi değerlere sahip, İslami değerleri güçlü, aynı zamanda da laik Türkiye modelinin bir an önce hayata geçmesi ve Türkiye’nin ağabeyliğinde, bu ülkeler arasında güçlü bir birlik kurulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu hem Türkiye’yi, hem de bu ülkeleri çok ileri götürecektir.”