28 Ocak 2016 Perşembe

Bora Can Yıldız, "Young Turks - Genç Türkler" Başlığı ile Big Project'te

Uluslararası saygın iş dergisi Big Project, Genç Türkler başlığı ile Bora Can Yıldız'ın bölgedeki başarılarına yer verdi. 
GCC 1990’lı yılların sonu, 2000’li yılların başında inşaat patlamasını başlattığından beri, bölge hem uluslararası devlerin hem de bölgedeki küçük çaplı şirketlerin doğrudan Dubai, Doha, Riyad ve Cidde şehirlerine yönelmeleriyle global inşaat sektörü için adeta bir cazibe merkezi haline gelmiştir.
Bölgedeki hükümetlerin hızla artan yatırımlarını takiben zirveye ulaşan inşaat hızı, kaçınılmaz sorunların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sorunlar, yüzlerce ertelenen ve ‘beklemeye alınan’ projenin yanı sıra bölgedeki ekonomik çöküşle doruğa ulaştığında, eski yöntemlerin artık işe yaramadığı yetkili makamlarca netlik kazanmıştır.
Tabii ki, o zamandan beri hükümet düzenlemelerinin artması, hem imarcıların hem de müteahhitlerin daha ihtiyatlı olmalarıyla projelerin yürütülme şeklinde büyük bir değişim gördük.  Durum her ne kadar gelişme göstermiş olsa da, ara sıra boy gösteren yasal işlem gerektiren tartışmalar ile düşünce farklılıkları da mevcudiyetini korumaktadır.
Çoğu inşaat paydaşı ise bunun nedenini taraflar arasındaki anlayış eksikliğine bağlamaktadır. Aynı dili konuşup aynı hedefleri benimsemelerine rağmen, müteahhit ve imarcıların iyi bir ilişki kurmaları genellikle kolay değildir. 
Ancak, günümüzde bu eksikliği fark edip bunu gidermek için hızla eyleme geçen inşaat şirketleri ile yüklenici segmanının olduğu da açıktır.
Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki en prestijli mega projelerin bir çoğunu çoktan havada kapmış olan Türk inşaat firmaları ise bölgedeki inşaat pazarında kendilerini rakipsiz bir güç haline getirme yolunda başarılı şekilde ilerlemektedir.
Uluslararası Siyasi Çalışmalar Enstitüsü’nden kıdemli bir araştırmacının yayınladığı son rapor, 2000’li yılların başından beri, Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkinin, birçok alanda gelişme gösteren işbirliği sayesinde, önemli ölçüde ilerlediğini gözler önüne sermiştir.
Analizi yazan ISPI’nin (İtalya Uluslararası Siyasi Araştırmalar Enstitüsü) kıdemli araştırmacısı Valeria Talbot, bu alanlardan birinin inşaat sektörü olduğunu belirtmiştir.
GCC’nin; (Çin’in ardından) dünyanın en büyük ikinci inşaat ihracatçısı olan Türkiye ile, Avrasya’nın gelecekteki en büyük pazarı olacağına dair güçlü bir izlenim oluşmuştur.
Talbot, analizinde “Euro bölgesi krizi ile Türkiye’nin ana ticaret ortağı ve doğrudan yabancı yatırım kaynağı olan Avrupa Birliği ile yaşadığı ticari düşüş çağında, Orta Doğu pazarlarının Türkiye için önemli bir alternatif teşkil ettiğini” belirtmiştir.
“Hem Türkiye’nin hem de GCC’deki en büyük pazar olan Suudi Arabistan’ın yaşamakta olduğu demografik büyüme göz önüne alındığında, ekonomik ve ticari ilişkilerde yararlanılacak büyük bir potansiyel olduğundan, Körfez ülkeleri ve genellikle de Orta Doğu ile olan ticaret hacminin artması beklenmektedir.”
Oxford Business Group tarafından Suudi Arabistan Ulusal Ticaret Bankası’ndan alıntılanarak hazırlanan rapora göre, GCC’nin Türkiye’ye yaptığı 6.5 milyar $’lık yatırım ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin, yatırımların %56’sı ile bu alanda başı çekmesiyle GCC ile Türkiye arasındaki ticari ilişkinin her iki tarafı da etkilediği göze çarpmaktadır.
Burada ilginç olan ise, BAE’nin tek başına aldığı 6 milyar $ ile Türkiye’nin GCC’ye yaptığı yatırımların muhtemelen daha kayda değer olmasıdır.
Farklı imar aşamalarındaki çok sayıda altyapı projesine dikkat kesilen inşaat sektörü ise yatırım giderlerinde başı çekmektedir.
EID İnşaat’ın başkanı Bora Can Yıldız, Big Project ME’ye, ülke ile bölge arasındaki uzun geçmiş göz önüne alındığında, GCC’nin Türkiye’nin ana pazarlarından biri olmasının sürpriz olmadığını söylemiştir.
Yıldız, “Asya -yani Orta Doğu- yüzümüz ve Avrupa yüzümüz olmak üzere iki yüzümüz var.
Kardeşlerimizle yüzlerce yıldır bir arada yaşıyorduk. Bu nedenle inşaat, makine, ihracat, tarım da dahil her türlü sektörde GCC, Türk şirketlerinin ilgi odağı oldu” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.
“Türkiye’nin Avrupa Birliği ile güçlü bir ilişkisi olsa da, geçtiğimiz yıllarda ‘kulübe’ kabul edilmedik ve her zaman beklemede tutulduk. Bu da Türkiye’ye daha önceden unuttuğu bir şeyi hatırlama fırsatı sundu: kendi kökenine geri dönme fırsatı.”
Yıldız sözlerine; “Böylelikle, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca Orta Doğu ile olan ekonomik ilişkilerimizi geliştirdik, bu da Türkiye’ye yeni ve güçlü bir ekonomik büyüme sağladı” şeklinde devam etmiştir.
Rakamlar da bunu kanıtlar niteliktedir; 2012 yılının ilk yarısında, Suudi Arabistan’da 12.1 milyar $ değerindeki projeler üzerinde çalışan 500’e yakın Türk şirketi olduğu tahmin edilmektedir. Katar’da ise, yılsonu itibariyle, Türk firmaları 12 milyar $ değerinde proje gerçekleştirmiştir.
Üstelik hepsi bu değil. Artık Dünya Kupası projelerine dair çalışmalar da başladığından, Türk inşaat firmaları gaz zengini Körfez ülkelerine büyük ilgi göstermektedir.
Türkiye Müteahhitler Birliği’nin başkanına göre değeri 25 ila 30 milyar $ arasında olması tahmin edilen projeler, önümüzdeki 10 yıllık süreçte herkese açık olacaktır.
Katar’ın Türk müteahhitlerinin iş hacmindeki payının geçtiğimiz 40 yıl boyunca %5 civarında olduğu göz önüne alındığında, Emin Sazak’a göre, Türk müteahhitlerin Katar pazarında toplam 25 ila 30 milyar $ değerinde iş üstlenmesinin mümkün olduğu yönünde olumlu bir senaryo söz konusudur.
Daha önceden de bahsedildiği üzere, 1972 ile 2012 yılları arasında Türk müteahhitlerce üstlenilen projeler arasında Katar’ın payı %5.2 idi; yani Katar, yurtdışında büyümek isteyen Türk müteahhitleri için zaten önemli bir pazar olmuştur. Ancak, Sazak’a göre, 2012’nin sonunda, Türk müteahhitlerin projelerinin toplam değeri 1 milyar $’a yaklaşmıştır.
2022 yılında düzenlenecek FIFA Dünya Kupası öncesinde Katar’ın altyapı yatırım harcamasının, lider profesyonel hizmet grubu Deloitte tarafından yaklaşık 200 milyar $’a ulaşacağının tahmin edilmesi, diğer Türk iş adamları için de yeni fırsat kapılarını açmıştır.
Katar hükümeti Türk müteahhitleri, uluslararası dev olay için planlanan çok sayıda altyapı, stadyum ve otel inşaatına katılmaya çağırmıştır.
Dubai’de birçok büyük proje üzerinde çalışan Türk MEP firmalarından biri olan AE Arma-Elektropan’ın iş geliştirme müdürü Burak Kızılhan; “Açıkçası Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan; biz Türk firmaları açısından en çok gelecek vadeden pazarlardır.”
“Mega projeleri almak için sabırsızlanıyoruz ve bu tür projeler geçtiğimiz birkaç yıldır yalnızca bu ülkelerde mevcut. Bunun dışında, Kuveyt, Oman ve Bahreyn’de aktif olan birçok Türk şirketi var; ancak bizim için en önemli olan pazarlar bu (ilk) üç ülkede yer alıyor” dedi.
Yıldız buna katılmakla birlikte, kendi şahsi görüşünü de ekleyerek, bölgedeki bu üç büyük pazara erişimin yanı sıra Irak ve Kuzey Afrika gibi genişleyen diğer pazarları hedefleyebilecekleri bir üs kurmalarını da mümkün kıldığından firması için ya Dubai’ye ya da Doha’ya taşınmanın mantıklı olduğunu belirtmiştir.
Yıldız, “Yalnızca Türkiye’de kalmak istemedik, işimizi yurtdışına da taşımak istedik. Kazakistan’da, Rusya’da ve en son Libya’da projelerimiz oldu. Ancak bunun ardından Basra Şehri’ne gittik ve orada büyümeye başladık. Şu an Irak’ta 250 milyon $’lık çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde açıklamada bulunmuştur.
“Geçtiğimiz yıllarda Dubai’de bir irtibat bürosu açtık ve ilişkilerimizi yönlendirmeye çalıştık. Dubai’deki bürolarımız sayesinde bunu hala sürdürüyoruz. Burası bizim için iyi bir merkez; çünkü yalnızca Orta Doğu şirketlerinin değil Orta Doğu’da çalışan uluslararası şirketlerin de burada merkezleri mevcut. Dolayısıyla Dubai’den bu ülkelerle irtibat kurmak ve ilişkilerimizi sürdürmek oldukça kolay.”
Peki Türk firmalarının GCC’de başarılı olmalarının arkasında yatan etken nedir? Hem Yıldız hem de Kızılhan’ın bu konuda çarpıcı bir şekilde benzer teorileri var.
Kızılhan: “Aslında, herkes bana bu soruyu soruyor. Öncelikle, bu bizim kültürümüz. Bu, Türkiye ve Orta Doğu’nun kültürü. Bu da, bilgisayarın aksine insan gücüyle iş yaptığınız yerde, inşaat sektörü açısından önemli bir konu”, şeklinde açıklamasını yapmıştır.
“En önemli konu ise saniyeler içerisinde karar verebiliyor olmamız. Tonlarca kağıtla baş etmiyoruz; inşaata yoğunlaşıyoruz. İşlerimizi diğerlerinden daha erken bitiyoruz ve bunun örneklerini tüm GCC genelinde görebilirsiniz”.
Yıldız Türkiye’nin en büyük doğal kaynağının, daha eski ve ihtiyatlı bir rekabet sunabilecek şartlarda çalışacak kadar hırslı ve esnek olan genç ve eğitimli işgücü havuzu olduğunu öne sürmektedir.
“Türkiye’de büyük bir eğitimli işgücümüz mevcut; bu rekabetçi inşaat ortamı ile 70’li ve 80’li yıllardan sonra kazanılan uluslararası uzmanlık Türk firmalarına rekabetçi ve hızlı olmanın yanı sıra genç kurumlarla birlikte çalışmayı da öğretmiştir. Bu tecrübeyi Orta Doğu’ya getirdiğimizde, işe yaradı ve bize yardımcı oldu”, diye vurgulamıştır.
“İş zorlu ve sert koşullara geldiğinde Türkler Avrupalılardan daha esnekler. Bu işler bizi korkutmuyor. İster Orta Doğu’ya, ister Kuzey Afrika’ya isterseniz Orta Asya’ya, kısaca dünyanın neresine giderseniz gidin, Türk inşaat şirketlerini görürsünüz; çünkü bu şirketler mücadelecidir; cesur bir yaklaşımları vardır ve uyum sağlama becerisine sahiplerdir.”