EID YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI
BORA CAN YILDIZ
“IRAK’TAKİ MİSYONUMUZ HİZMET ÜRETMEK OLMALI”
Türk ve Irak Hükümeti’nin sert açıklamalarının ekonomik ilişkilere de yansıdığını vurgulayan EID Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bora Can Yıldız, Türkiye’nin Irak’taki misyonunun hizmet üretmek olduğuna, bu misyona zarar verecek söylemlerden uzak durulması gerektiğine dikkat çekiyor.
Son yıllarda Türk şirketlerinin Kuzey Irak’ta iş yaptığını,
birçok projeye imza attığını görüyoruz. Ancak Türk firmaları sadece Kuzey’de
değil, Irak’ın güneyinde de faaliyet içindeler. EID İnşaat da uzun yıllardır
Irak’ın Basra bölgesinde faaliyet gösteren bir taahhüt firması. EID İnşaat
Yönetim Kurulu Başkanı Bora Can Yıldız ile Irak’ta iş yapmanın zorluklarını ve
EID İnşaat’ın faaliyetlerini konuştuk.
Irak’ta ki yaptığınız
işlerin boyutu ve karşılaştığınız sorunlarla ilgili bilgi verir misiniz?
Irak Türkiye’nin Almanya’dan sonra ikinci İhracat pazarı
durumunda. Bugün orada bir markete gittiğinizde gıdadan temizlik ürünlerine
kadar Türk ürünleri bulunuyor. Ticaret hacminin bu derece gelişmesi güzel bir
şey. Son yıllarda iki ülke arasında siyasi gerilimler oldu ve buna bağlı olarak
bazı sorunlar oldu. Ama sonuçta oradaki insanla Türk insanı birbirine çok
benzer. Tarihimiz, dilimiz, kültürümüz, coğrafi konumumuz ve tarihi geçmişimiz bakımından
çok ortak noktamız var. Yani bu açıdan Türklerin yabancılara göre iş çok daha
kolay.
Türk işadamlarının
başka artıları nelerdir sizce?
Türkler dünyanın her tarafında cesaretleri ve girişimcilikleri
ile dikkat çekiyorlar. Türkler Osmanlı’dan
gelen akıncılar, uç beyliği gibi imparatorluk kültürü taşıyor. Avrupalılar gibi değil, dört dörtlük bir
yaşamım olsun diye düşünmüyor. Yurtdışında tam bir gurbetçi mantığı ile hareket
ediyor. Türk işadamlarının İngiliz, Amerikalı inşaat firmalarından aldığı
inşaat kültürüyle birlikte Kazakistan’da olsun, Irak’ta olsun birçok yerde
başarılı projelere imza attıklarını biliyorum.
Diğer yabancı
şirketler neler yapmış Irak’ta?
Savaş sonrası Irak’a Amerikalılar gelip iş yaptılar ama 1
liralık işi 10’a 15’e yaptılar. Dolayısıyla çok yüksek maliyetli işler
yaptılar. Irak en büyük petrol rezervlerine sahip olmasına rağmen geçen 10
yılda inşaat anlamında değişen fazla bir şey yok. Bakıldığında orada her türlü
bürokratik, güvenlik sorunlarına rağmen Türkler gerçekleştirdikleri projelerle
Iraklıların gönlünde farklı yere sahipler.
EİD olarak sizin
Irak’a girişiniz nasıl oldu?
Biz Irak’a herkesin çok korktuğu bir dönemde gittik. İlk
zamanlar Basra’da çok şiddet vardı. Şimdi azaldı ama başlarda çok sayıda bombalar
patlıyordu. Büyükelçimiz sayesinde yerli işadamlarıyla tanıştık ve küçük
ölçekli işlerle başlama kararı aldık. Adım adım giderek lojistik, strateji ve
güvenlik konularında tecrübe edindik. Orada orta ölçekli göz hastanesi ve konut
işyeri inşaatları yaptık. Zaman içinde çeşitli dostluklar kurarak Iraklı iş
çevreleriyle kaynaştık ve daha rahat hareket etmeye başladık. Daha sonra
Amerikan Hava Kuvvetleri, ABD Konsolosluğu için hava limanı inşaatı ihalesine
bizi davet etti ve o ihaleyi kazandık. 11 aylık sürede bu işi başarıyla
tamamlayarak teslim ettik. Böylece bu bizim için önemli bir uluslararası
referans oldu.
Şu anda neler
yapıyorsunuz Irak’ta?
Uluslararası bağlantılarım sonucunda başından beri hedefimiz
olan uluslararası petrol şirketlerinden işler almaya başladık. Petrol
firmalarından iş almak kolay değil. Bunun için sahada olup, sahada işler
bitirmeniz gerekiyor. Dünyanın birçok
yerinden iş alabilmek için şirketler yarışıyor ama çoğu firma boş dönüyor. Şu anda petrol boru hattından su boru
hattına, endüstriyel tesislere kadar bir çok yürüyen projemiz var. Örneğin şuan 81 km boru hattı yapıyoruz. Endüstriyel binalar yapıyoruz. Özel sektöre ve devlete anahtar teslim hastane
otel ve çeşitli üst yapı inşaatlarımız da
devam ediyor. Biz sadece Irak’ın güneyinde faaliyet gösteriyoruz.
Kuzey Irak’ta
işleriniz var mı?
Kuzey’e zaman zaman teklif verdiğimiz oluyor ama şu an için
bir iş yapmıyoruz. Orada terör yok denecek kadar az. Belirli bir iş
organizasyonu var ve karşınızda belirli muhataplar var. Ama Bağdat bölgesi öyle
değil. Çok yoğun terör olayları var. Her an bir bomba patlayabiliyor ya da yol
çevirmeleri oluyor. Bazı gruplar kendi mezheplerinden olmayan insanları
öldürülüyorlar. Bazı işadamlarının da öldürüldüğü oldu. Güney ise Bağdat’a göre
biraz daha güvenli. Biz güvenlik sorununu cengaver mantığı ile kırdık. Ama her
ihtimale karşı nereye gitsem 3-4 tane silahlı koruma yanımda oluyor.
Türk-Irak hükümetleri
arasında gerilim yaşanmasının size olumsuz yansımaları oldu mu?
Türkiye’nin bulunduğu coğrafya çok karışık. Yüz binlerce
insan Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığındı. Beşar Esat’la ben de
tanıştım. Görünürde makul bir insan dersiniz ama yanındaki insanlar öyle değil.
Bir Baas Partisi var. Otoriter bir yönetimin etkisi var. Dolayısıyla Esad, babasının
ölümünden sonra İngiltere’den apar topar Suriye’ye dönerek genç yaşta ülkesinin
başına geçti. Sonuçta böyle bir ortamda karışıklıklara hakim olması, beklenemezdi,
bu olayların arkasında onu başa getiren Baas partisi var. Türkiye’nin Irak ile
gerilen ilişkileri konusuna gelince, Haşimi’nin Türkiye’ye sığınması sonrasında
iki ülke liderleri karşılıklı olarak sert ifadeler kullandılar. Tabii ki
Irak’ın da iç dengeleri var. O yüzden Türk Hükümeti daha yumuşak ifadeler kullanabilirdi
ve diyaloğa açık bir şekilde sorunlar aşılabilirdi. Ben her zaman ülkeler
arasında şefkat hoşgörü ve iletişimden yanayım.
Dışişleri Bakanımız Davutoğlu’nun
Yeni Osmanlıcılık olarak değerlendirilen politikası Irak’ta nasıl bir etki
yarattı?
Siyasi gerilimle birlikte Osmanlı politikası söylemini Irak’ta
kullandılar ve cahil halkı yönlendirmeye çalıştılar. Ancak kendilerine şunu
sorduğumuzda cevap veremiyorlar. Osmanlı Irak’ta 300-500 sene hüküm sürdü. Tamam
ama dilinizden, kültürünüzden bir şey kaybettiniz mi, bir zulüm gördünüz mü
diye soruyorum. İki körfez savaşında Irak’ta toplamda beş milyon insan hayatını
kaybetti ve saklat kalanlar oldu, bugün hala mezhep savaşları yüzünden binlerce
insan ölüyor. Orada bir konferansta Iraklı bir bakan Türkiye’ye konuşmasında
sert mesajlar verdi. Bunun üzerine ben söz aldığımda şunları söyledim. Türkler
ve Iraklılar kardeştir, yıllarca iyi ilişkileri var. Kültürel ve akrabalık
bağlarımız var. Lütfen işle siyaseti bir birine karıştırmayın dediğimde, onlar
da bana hak verdi. Sayın Davutoğlu
akademisyendir. Siyasi vizyonunu çok beğeniyorum. Zaten kendisi de gerginlik
yaratacak söylemlerden kaçınıyor. Bence Osmanlı ismi veya başka bir isim önemli
değil, önemli olan Türkiye’nin öncülügünde bir hizmet liderliği ve Türk İslam birliği oluşturmak için çaba
göstermemiz gerekli.

Oradaki hukuki yapı
ve finans sistemi ne durumda, 10 yıldan bu yana ne gibi değişiklikler oldu?
Devlet ihalelerinde büyük sorunlar yaşıyoruz. Yerleşik bir sistem olmadığı için bir çimento
dökümünde bile üç ayrı yerden onay alıyoruz. Savaş sonrası bütün resmi kurumlar
lağvedilmişti, ne valilik ne polis ne de asker resmi bir kurum kalmamıştı, uzun
yıllar sonra tekrar sıfırdan bir sistem kurulmaya çalışılıyor. Bu yüzden, özellikle valiliklerde tam olarak işleyen bir sistem yok. Hak edişleri bile 5-6
aydan önce alamıyorsunuz. Irak Hükümeti şu an çok partili bir koalisyon. Valiliklerde
bölge meclislerinde çok daha fazla parti var koalisyonları oluşturan. Her partinin
ayrı bir bürokratı var. Böyle olunca yetki karmaşası oluyor, işler uzuyor. Bu
nedenle en büyük engel siyasi değil, bürokratik yapıdır. Çözüm noktasında Türk
Konsolosluğu ve Büyükelçiliği’nin büyük gayretleri ve iyi niyetli çalışmaları
var. Ellerinden geleni yapıyorlar. Irak Hükümeti sorunları aşmak için yeniden
yapılanma çalışmaları yürütüyor. Gelecek 10 yılda daha iyi noktaya gelecekler.
EID olarak Irak’taki
geleceğinizi nasıl görüyorsunuz?