EID İNŞAAT YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI
BORA CAN YILDIZ;
“TÜRK HALKI İLE IRAK HALKI
AYNI SELAMI VERİYOR”
Son yıllarda Türk şirketleri komşu ülkelerde ve Ortadoğu’daki fırsatları çok iyi kullanıyor.
Örneğin, Irak’ta şu anda bir trilyon dolardan fazla alt yapı, liman, otoyol, boru hatları,
petrol ve gaz alt yapısı işi var! Komşu ülkelerdeki fırsatları yakından takip eden Türk
firmalarından biri de EID İnşaat…
Irak’ta
önemli taahhüt projelere imza atan EID İnşaat Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Bora Can Yıldız, Irak’ın tamamen yeniden yapılanmaya açık bir ülke olduğunu
söylüyor. Bora Can Yıldız, Irak’a kimsenin gitmediği dönemde, hatta insanların
kaçırıldığı dönemlerde Irak’ta yer aldıklarının altını çiziyor.
EID İnşaat Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Bora Can Yıldız, “Irak da yaptığımız işle, verdiğimiz sözleri tutarak
insanların güvenini kazandık. Ve hep söylerim, en önemli iki sermayemiz vardır;
birincisi insanların güvenidir, ikincisi personelimizdir. Şu anda orada dört
tane hastane inşaatımız var, otel inşaatımız var. Bir hava limanı inşaatımız
vardı; bitirdik. Çeşitli konut, iş merkezleri inşaatlarımız da devam ediyor.
Yeni başlayacak olan bir de endüstriyel tesislerimiz, petrol tankları, boru
hatları gibi inşaatlarımız da bulunuyor” dedi.
EID İnşaat’ın genel
yapısı ve faaliyet alanlarından bahseder misiniz?
İnşaat,
zaten ailemizden gelen bir kültür… EID İnşaat olarak Ortadoğu
pazarına girdik. Ürdün, Cezayir, Libya, Sudan, Fas, Dubai, Abu Dabi, Kazakistan
gibi birçok bölgede girişimlerimiz oldu. Irak pazarıyla tanıştık ve Irak’ta kendimize hedef olarak özellikle
Güney bölgesini seçtik. Biz yaklaşık 3,5 yıl önce Güney bölgesinde faaliyet
göstermeye başladık. Basra bölgesinde iki tane orta ölçekli proje aldık, bu
bizim için bir deneme oldu. Biz bu bölgenin geleceğine inandık, oraya çok
yatırım yaptık, ilk yaptığımız işlerde bölgeyi tanımamaktan dolayı, dinamikleri
bilmemekten dolayı paralar kaybettik ama biz bunları hep yatırım olarak gördük.
O bölgedeki insana çok yatırım yaptık, istihdam yarattık. İstihdam yarattığınız
zaman oradaki yerel politikacılar, yerel aşiret liderleri vs. size çok büyük
sempatiyle bakıyorlar. Biz genç girişimciler olarak Türkiye de çok ciddi
imkânlara sahip olmamıza rağmen o bölgede o işlerin başında birebir durarak, o
insanlara ekmek, istihdam yaratarak, zarar ettiğimiz halde sözlerimizi tutarak
yer aldığımızda o bölgedeki insanların çok büyük sempatisini kazandık. Bugün
çok ciddi bir iş hacmimiz var. Uluslar arası bağlantılarımız vesilesiyle
Amerikan hükümetinden bize bir iş geldi, oraya bir havalimanı inşa etmemizi
istediler ve bu havalimanını 11 ay gibi çok rekor bir sürede teslim ettik. Buda
tabi o bölgede çok dikkat çekti, ardından üç tane özel hastane inşaatına
başladık ve bir devlet hastanesinin ihalesini kazandık. Birde bir otel
inşaatımız var, oteli şuanda teslim ediyoruz. O süreç içinde petrol
şirketleriyle bazı temaslarımız oldu. Orada Amerikalı, Avrupalı ve Rus petrol
şirketlerinin büyük yatırımları var, onlardan iş almaya başladık. Şuan onlarla
ciddi potansiyeli olan yürüyen işlerimiz var. Özellikle petrol boru hatları,
petrol tankları ve endüstriyel tesisler alanında onlarla devam eden işlerimiz
var. Şuan orda yaklaşık 500’ün üzerinde Türk çalışanımız var, bu senenin sonuna
doğru bu sayının iki katına çıkacağını düşünüyoruz. En az o kadar da Iraklı
istihdam ediyoruz, bir taraftan da onları eğitmeye çalışıyoruz. Zaman içinde
maalesef maceracı, Türkiye de dikiş tutturamayıp gelip oralarda para kazanma
sevdası olan şirketlerde gördük. Çok şükür bunlar elendiler ve elenmeye devam
ediyorlar. Bu şirketler insanların Türklere karşı olan güvenini belirli
projelerde sarsacak gibi olsa da genel olarak güçlü şirketlerin orada ayakta
durmasıyla bu güven sarsılmadı. O insanlar geldiler Türkiye de yaptığımız
işleri de gördüler. Biz hep sahada olduk, hep sahada işimizi yürüttük, çölde
kimi zaman 55 derece sıcak altında bizzat kendimizde şantiyenin başında durduk
ve bir şekilde bu güvene, bu potansiyele ulaştık.

Peki, taahhüt
alanındaki bu gücünüzü neye bağlıyorsunuz?
Birincisi
biz orda sahadayız, sokağın diğer tarafındayız. Kule vinçlerimiz, beton
pompalarımız, mobilizasyonumuz, greyderlerimiz, ekskavatörlerimiz, vinçlerimiz
sahada insanların gözü önünde ve orada çalışıyorlar. Biz diğer orta ölçekli
işlerle başladığımızda bütün bu transport, lojistik, güvenlik vs. risklerine
girerek derslerimizi aldık. Biz ödememiz gereken bedelleri ödedik, o yüzden
orda daha çabuk geliştik. İkincisi yaptığımız işlerde bugüne kadar hiç mahcup
olmadık, verdiğimiz sözleri hep tuttuk. Zarar ettik sözlerimizi gene tuttuk, işverenle
zararımızı paylaştık kimi zaman ödediler, kimi zaman ödeyemediler, biz destek
olduk ve işlerimizi bitirdik. İşin yarım kalması çok kötü bir şey, işiniz orda
yarım durursa işveren paramızı ödemedi o yüzden yapmadık deseniz dahi o kötü
bir imajdır. Bitmemiş bir inşaat güvensizliktir. Kimi zaman güvendiğimiz yerel
kişilerden aldığımız bazı işleri biz finanse ettik. Bize olan borçlarını onlar
çok daha uzun vadede ödediler, halen bize borç ödemekte olan müşterilerimiz
var. Halden anladık, insanlara istihdam yarattık bu orda çok büyük bir sempati
yarattı. O insanlar güzel hizmeti, güzel servisi hak ediyorlar ve bizde
gerçekten bu objektifte yaklaşıyoruz. Ben gerek ahlaken, gerek manen, gerek
vicdanen o insanların gerçekten hizmeti hak ettiklerini düşünüyorum. Orda ne
kadar varsanız, o kadar büyüksünüz.
EID İnşaat
olarak, o bölgede ne kadar bir büyüklüğe ulaştınız?
Şuanda
o bölgede yaklaşık 300 milyon dolarlar seviyesine geldik, ama bizim hedefimiz
çok daha büyük.
Türkiye ile Irak
ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye
ile Irak arasında şimdi bir siyasal gerilim var, ama bu gerilim gün geçtikçe
yumuşuyor. İki hükümet arasında karşılıklı sivri ve sert demeçler oluyor. Bu
gerilim Türk şirketlerini kötü etkiledi, bölgede var olmayan ama gelip ihaleye
giren şirketleri gerçekten kötü etkiledi. Çünkü belirli bakanlıklara belirli
rakamın üzerindeki işlerin Türklere verilmemesi üzerine gayri resmi emirlerin
verildiğini biliyoruz. Sahada olan, hizmet eden şirketler içinde şöyle bir
gerçek var, yerel idareler işi Türklere vermeyeceklerse kime verecekler? Çünkü
bir İspanyol, bir İtalyan gidip orda sahada özellikle şehir içinde iş
yapamıyor. Şehir içine girdiği zaman bir Avrupalı için çok büyük risk var, bir
Avrupa şirketi şehrin içine bir kanalizasyon döşeyemez, bir hastane yapamaz.
Çünkü güvenlik açısından risk var, kendi standartlarında güvenliği
oluşturdukları zamanda maliyetlerin altından kalkamazlar. Böyle olunca Türk halkı
ile Irak halkı aynı selamı veriyor, aynı dine mensubuz, aynı kültüre sahibiz ve
insanlar birbirini seviyorlar. Bu yaklaşımla gidildiğine ve iyi niyetle
yaklaştığınızda o kadar büyük bir sıkıntı olmuyor. Hakikatten iş yapanda Türk
şirketleri olduğu için başka kime verecekler, sonuçta bir şekilde bu işleri
Türklere yaptırmak zorundalar. Hizmet açısından orda Türklere ihtiyaç var, orda
olan firmalar buna bir çözüm bulabiliyorlar, ama dışarıdan birilerinin
ihalelerde yer alması gerçekten zor. Bizimde yaklaşık 70 milyon dolarlık bir
ihalemiz o gerginliğin çok yüksek olduğu bir dönemde iptal edildi.
2013 yılı için o
bölgede yapmayı planladığınız projeleriniz neler?
O
bölgede yine hastane projelerine devam etmek istiyoruz. Otel projemiz olacak,
alt yapı çalışmamıza şuandan itibaren ağırlık verdik. Özellikle endüstriyel alt
yapı, boru hatları alanında bazı çalışmalarımız var. Ama ucuz konut yapmıyoruz,
bize çok fazla teklif geliyor, biz onlara çok fazla girmek istemiyoruz. Çünkü
biz know-howımızı, teknolojiyi getirebileceğimiz ve bir fark
oluşturabileceğimiz projelere giriyoruz. Biz nitelikli işlerle farklılığımızı
ortaya koymaya çalışıyoruz.
Ortadoğu da
fırsat olarak gördüğünüz başka ülkeler var mı?
Kuveyt’in
önümüzdeki yıllarda çok büyük bir hamlesi olacak, şuan yaklaşık 150 milyar
dolarlık tekrar kalkınmayla ilgili bir paket açıkladılar. Kuveyt’te büyük bir
atılım olacak. Suudi Arabistan da kral halka destek olarak, onlara konut
yaptırarak vs. bu karışıklıkların sıçramasını engellemek istiyor deniliyor.
Buna karşı çok büyük paketler açıklanıyor. Libya eğer iç karışıklıkları
toparlanırsa çok büyük bir pazar. Türkmenistan, Azerbaycan gibi pazarlar çok
büyük pazarlar. Bizimde birkaç ülkeye daha yayılmak gibi bir düşüncemiz var.
Arayışlarımız halen sürüyor, sürekli görüşmeler yapıyoruz, önümüzdeki günlerde
bir, iki tanesinin daha sonuçlanacağını düşünüyorum.
Son olarak, Türkiye’nin
2023 vizyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben
2023 vizyonunu çok destekliyorum. Çünkü çocukluğumuzda Amerika’ya, İngiltere’ye
gidildiğinde Türklere karşı hep bir ön yargı vardı ve eskiden Türk insanında da
Avrupa’ya, Amerika’ya karşı bir eziklik vardı. Ama ben hem Amerika da, hem
Avrupa da çok iş yaptım, hatta gittik oraya teknoloji sattık. Sonra Ortadoğu
bölgesine gittiğim zaman şunu gördüm Türkiye o bölgede zaten doğal olarak
lider, insanın lideri, herkes İstanbul’u başkenti olarak görüyor. Türkiye’yi
bir abi olarak görüyorlar. Ben Türkiye’nin o bölgede Türk-İslam birliği
mantığında bir ağabeylik yaparak, o insanlara hizmet liderliği etmesini
isterim. Türkiye’nin bir vizyonu var. Çok modern bir ülkede yaşıyoruz, şuanda
çok modern bir eğitime sahibiz, o vizyonu manevi değerlerimizi de koruyarak bu
insanlara aktarmamız, bir ağabeylik yapmamız gerekiyor. Böyle bir birliktelik
sağlandığı zaman dört, beş tane ülke dahi bir araya gelse çok muazzam bir güç
ortaya çıkıyor. Ben burada bir askeri güçten bahsetmiyorum, bir gönül
birliğinden, beraber hareket etmekten, o insanlara hizmet götürmekten
bahsediyorum. Böyle bir yaklaşımla 2023’te ben Türkiye’nin zaten çok
büyüyeceğine, çok daha ilerleyeceğine inanıyorum.
Bora Can Yıldız